12 Ağustos 2015 Çarşamba

Yeni bir dünyanın eşiğinde..

Ellerim terliyor. Evet daha önce de heyecanlandığım zamanlarım olmuştu.  Bir arkadaşımın da dediği gibi bu sefer gerçek dünya'ya adım atıyoruz. Hakikatleri sırtımıza alıyoruz. Sık sık; ''Erbab-ı zahir anlayamazlar muradımız'' beyiti aklıma geliyor Baki'nin. Serinliyorum.

Avazeyi bu aleme davud gibi sal demiyor mu? Ve yine Mevlana İdris;

'' Söyleyeceksen şarkını sesli söyle
Eşlik eden biri bulunur elbet dünyanın bir yerinde '' demiyor mu?

Sanırım ilk defa coşkuyla yapmak istediğim bir işe giriyorum. Şimdiye kadar yeni gelin gibi durduğum işe artık dört elle sarılıyorum. (Allah utandırmasın). Param yok, fakat eğer kabul edersen sana verebilecek bir ömrüm var. İnşaallah şarjım bitene kadar sadık kalırım sözüme.

Ne kadar da fazla kişiye açıklama yapmam gerektiğini bir kez daha düşününce şaşırıyorum. Ve tekrar tekrar şaşırıyorum.

Beylik laflara gerek yok. ''Just do it''. Bakalım Allah karşımıza ne gibi şeyler çıkaracak. Ne gibi kapılar açacak.

Artık düşünmüyorum. Ben bu ışığa pervane olmaya karar verdim. Madem herkes bir ışığa pervane oluyor. O halde? Pervanenin kaderinde var etrafında fır döndüğü ışığa kapılıp onda yok olmak. Bir aşık için ne güzel bir ölüm.

Vaktiyle bir yerlerde şöyle okumuştum. Diyordu ki;
''Görünmek hevesiyle ortaya çıkarsan çaydaki toprak gibi olursun. Sürekli karıştırsan da tat vermez, acılaştırısın. Halbuki yok olmak gayesinde olduğunda, misal şeker gibi, yok olmanla birlikte çay tatlanır, adın kalır. (Baki kalur sahife-i alemde adımız)''

Ağlamak istemişim şimdiye kadar. Peki ne için? Ne beni gözyaşlarına boğacak kadar değerli olabilirdi?

Bu yeni hayatımızda Allah budumuza kuvvet versin. Yüzümüzü kara çıkarmasın.
Bazen soruyorlar. (Daha da soracaklar.) ''O kadar okudun, ettin neden yapmıyorsun.'' Sanırım en makul cevabımı buldum.

''Bunu yapmak için heyecan duymuyorum. Sen buna istek de, ben aşk, öteki de enerji.. Yok işte''
Halbuki  beride öyle mi ya..
Sahi ya şimdiye kadar neden çelik çomak oynadıysam bilmem ki...''

İlk defa bu gece aklımda soru işaretleri olmadan uyuyacağım. Coşku. Hayat bir şeylerden korkmak için, birileri ne der acaba diye çekinmek için çok kısa...
Şimdiye kadar korktum, bekledim de ne oldu? Beklemeye ne gerek var? Just do it. 
Zamanın behrinde ajandam şöyle kazımışım;
''The excellent haven't the borders'' Fakat sanırım demek istediğim tam olarak şöyleymiş;
''No limit to perfection''

Ne oldu da ben bir gecede değiştim mi diyorsun? Hayır bir gece de değişmedim. Sadece köprüden önceki son çıkışı kaçırmamaya çalıştım. 

Şimdiye kadar hep okudum. Hep izledim.Şimdi kitaplarda okuduklarını minderde gösterme zamanı. Hadi bakalım...

10 Ağustos 2015 Pazartesi

Kaliteli Yaşamak İçin

Azaltın;

  • Yediğiniz yemeği, yemeğin tuzunu,
  • Çayın şekerini,
  • Kullandığınız eşyaları,
  • Harcadığınız parayı,
  • Boşa giden zamanı,
  • Gözyaşlarınızı,
  • Kafanıza taktıklarınızı,
  • Kıyafetlerinizi,
  • Kuruntularınızı,
  • Bilgisayar başında harcadığınız vakti,
  • Telefonla uğraştığınız süreyi,
  • İnsanlardan beklentilerinizi,
  • Televizyon izlemeyi ..
Bırakın;

  • Şikayet etmeyi,
  • Çekingenliği,
  • Rezil olma korkusunu,
  • Mazeret üretmeyi,
  • Başkaları için yaşamayı,
  • Yapamam düşüncesini,
  • Olumsuz düşünmeyi,
  • Olumsuz kelimeleri,
  • Surat asmayı,
  • Önyargıyı,
  • Herkesi eleştirmeyi,
  • Herkesi düzeltmeye çalışmayı,
Arttırın;

  • Gülümsemeyi,
  • Sevmeyi,
  • Olumlu düşünmeyi,
  • Dua etmeyi,
  • Şükretmeyi,
  • Ayaklarınızın toprakla temasını,
  • Renkli giyinmeyi,
  • İçtiğiniz suyu,
  • Teşekkür etmeyi,
  • Selam vermeyi,
  • Özür dilemeyi,
  • Mazur görmeyi,
  • Alttan almayı,
  • Sevginizi hak edene vermeyi,
  • İstikrarınızı,
  • Hayal kurmayı,
  • Güzel söz söylemeyi,
  • Kitap okumayı,
(Alıntıdır)

5 Ağustos 2015 Çarşamba

Babalar ve Oğullar

 Budala'dan sonra bir daha Rus edebiyatına dalmamaya karar versem de Babalar ve Oğullar'ı hep merak ederdim. Hem nispeten daha az bilinen bir yazar hem de hep anne-kız ikileminde sürdürüle gelen ve evlat kelimesine daha yakın duran anne ögesine bir alternatif umudu ve merakıyla başladım.  Çok özet şeyler yazamayacağım yine çünkü ben hala Rusların yaklaşımlarını pek çözemedim galiba. Ancak şu kadar var ki; Bazarov adlı karakter ki en çok alıntı da ondan yaptım, önceleri uçarı kaçarı, herşeye karşı, başına buyruk bir karakterken, ilerleyen safhalarda daha ev-ocak bilir anne-babasını özler ve ayakları yere basan birine döner. Hele ki ölüm döşeğinde (genç yaşta) '' daha neler neler yapacaktık bak  şimdi yolcuyuz '' gibi cümleleri de vardır. 

Bazarov'un babası askeri hekimdir. Ve ona olan sevgisini şefkatini pek gösteremez halk içinde. Lakin elden ne gelir ölüm döşeğinde? Bağrına bassan ne fayda. O artık ölmektedir.

Diğer ana karakter olan Arkadiy ise zıddına babası ve diğer aile üyelerini seven ve buna mukabil sevilen biridir. Sanırım babalar ve oğullar'da bu iki zıt karakterin arkadaşlığı babalarıyla olan alakaları ve zaman içinde tanıyıp sevdikleri kadınların onlar üzerindeki etkileri göze çarptırılıyor. 
  • Mutluluk üzerine konuşuyorduk galiba. Ben size kendimi anlatıyordum. Bakın yine mutluluk sözünü kullandım. Söyleyin neden güzel bir müzikten, hoş geçirilmiş bir akşamdan, cana yakın insanlarla konuşmaktan zevk duyduğumuz zaman bütün bunlar sanki bir yerlerde var olan, ama bizim sahip olmadığımız bir gerçek, sonsuz bir mutluluğun birer basit kopyasıymış gibi bir his duyuyoruz? (Anna Sergeyevna, Bazarov’a hitaben).
  • El-cevap: İnsan cennetten gelmedir. Ve cennette her şeyin en güzeli vardır. Bu sebeple insan güzel bir insan, bir resim, bir ses duyduğunda cenneti hatırladığı için ona karşı kayıtsız kalamaz, ve onu sevmeye başlar. Eğer kayıtsız kalabiliyorsa, başka bir sıkıntı var demektir. (2015'ten 1855'e cevap :)
  • Erkek sert olmalı.(İspanyol atasözü)
  • Bak akağaçtan sarı bir yaprak kopmuş yere düşüyor. Yaprağın düşüşü, bir kelebeğin uçuşuna benziyor. Tuhaf değil mi? En hüzünlü, en ölü şey; en canlı en neşeli şeye benzesin. (Arkadiy)
  • Ne yapalım Vlasyevna! Evlat senden kopmuş bir parçadır. O tıpkı bir kartal gibidir, isterse kanat çırparak gelir,isterse uçup gider. Seninle ben ise bir ağaç kovuğuna yapışmış yan yana duran iki kütük gibiyiz. Hiçbir yere kımıldayamayız. Senin için ben ömrümün sonuna kadar değişmemiş olarak kalacağım. Sen de benim için öyle kalacaksın. (Vasiliy İvanoviç)
  • Kadın olsun da kurnazca davranmasın.(Bazarov)
  • Her dürüst insanın görevi..Kendisine yakın bulduğu insanlara karşı samimi davranmaktır. (Arkadiy)
  • Sevilen bir varlığın gözlerinde bu gözyaşlarını görmemiş bir insan, bir kimsenin nasıl minnettarlıktan, utancından, kendinden geçercesine mutlu olabileceğini bilemez.(Bazarov-Katya)
  • Bana yabancı olan bir çevrede çok uzun zaman kalmış bulunuyorum. Uçan balıklar havada ancak kısa bir süre kalabilirler. Sonra kendilerini suya atmak zorundadırlar. İzin verin ben de kendimi deryaya atayım.(Bazarov)
  • Ölüm eski bir şey ama (ölürken) herkes için yenidir.(Bazarov)