17 Mart 2017 Cuma

Deha

Ne yaptığımız kadar nasıl yaptığımızın da önemli olduğunu hatırlatan bir hikaye vardır. Vali olmuş fakat adam olamamış bir oğlun hikayesi.
Bu hikâyenin aksine hem başarılı olmuş hem de adamlığını muhafaza etmiş bir hikayeye ne dersiniz?
Hikayenin kahramanına ne kadar büyürse büyüsün hep çocuk kalmayı başarabildiği için hep çocuk diyeceğiz.
Çocuk çoğu başarılı insan gibi hayata sıfırdan başladı. Zaten başarısının sırrı bu  0-6 yaş evresinde yatıyor. Hayata sıfırdan bir bebek olarak başlayan bu çocukta müthiş bir başarma duygusu vardı. Başarısızlık ihtimalini gördüğü an heyecanını kaybedenlerin aksine başarana kadar denemeyi sürdürüyordu. Daha yaşını doldurmadan yürümeyi öğrenmek için çalışmalara başladı. Önce emekleme ve ardından bir yerlere tutunarak ayakta durma çalışmaları yaptı. Elini bıraktığında bir bayrak gibi havada sallanıyor ve bir türlü dengesini sağlayamıyordu. Fakat yılmadı. Defalarca otursa da olduğu yere, dolap çekyat duvar kenarlarında birkaç saniye destek almadan durmaya çalıştı.
Yaşını doldurduğunda hala yürüyemiyordu. Bir adım atıyor ve dengesini kaybediyordu. Birkaç haftalık çalışmanın ardından birkaç adım atmayı başardı. Heyecanlıydı, hızlıydı, acemiydi. Onlarca kez olduğu yere oturuverdi. Onlarca kez yüzüstü kapaklandı. Onlarca kez kolunu bacağını kafasını bir yerlere çarptı. Canı yandı gözyaşı döktü. Üzüldü vazgeçmedi.
Bir yaşını 2 ay geçtiği halde hala yürüyemiyordu. Yine de ümitsizliğe kapılmadı. Hiçbir zaman

 ‘’yürüyenlerin hepsi de benden büyük koca koca adamlar ben bu işi beceremeyeceğim demedi’’

Çocuk çok başarılıydı. Başarı için gerekli azim ve gayret onda fazlasıyla vardı. Yüzlerce kez deneyip de beceremediği şeyi sonunda öğrendi ve artık yürüyebiliyordu. Çocuk yürümeyi öğrenirken çalışmanın sonuç getireceğini mutluluğun da acının da hayatın gerçekleri olduğunu başarmak için icabında yüzlerce kez denemek gerektiğini ısrarın ve sürekliliğin sonuç getireceğini yani vazgeçmemeyi öğrenmiş oldu.
Çocuğun yürümeyi öğrenmesinde doğuştan gelen başarma hissi kadar etkili bir şey daha vardı. Ebeveyn desteği. Anne ve babası yürürken onun elinden tuttular onu takdir ettiler onun heyecanına ortak oldular. Alkışlarla kendisini desteklediler.
Ona hiçbir zaman;

‘’ne zaman yürüyeceksin yaşını doldurdun hala emeklemeye utanmıyor musun’’ demediler.

‘’Haftalardır artık yürümeni bekliyoruz’’ demediler.

’’yetti artık’’ demediler.

‘’biz senin yaşındayken çoktan yürümüştük’’ demediler.

‘’beceriksiz seni’’ demediler.

Biraz büyüdü. Çocukta müthiş bir öğrenme merakı vardı. Gelirdi mutfağa ve başlardı soru sormaya;
-Bu ne?

-Un

-Ne unu?

-Buğday unu.
-Ne buğday unusu J

Annesi mümkün olduğunca soruları cevaplandırmaya çalışırdı ama. Soruları geçiştirmezdi. Babası da böyleydi. Çocuğu başından savmazlardı.
Çocuklarına hep büyük adam muamelesi yaptılar. Çocuk ömrü boyunca büyük adam muamelesi gördü ve böylece her daim çocuk kalabildi.

‘’Yılmak nedir yıkılmak nedir ne zaman vazgeçilir, kimler neyle suçlanır, mazeret nasıl üretilir, mutsuz nasıl olunur…’’

 hasılı başarısızlığın prensipleri nelerdir öğrenemeden büyüyüverdi.
Çocuğun başarısında etkili olan nedenlerden biride belki ailesiydi. Çocuğun başarısı ebeveynin ne yaptıklarıyla değil daha çok ne yapmadıklarıyla ilgiliydi. Sonra ne söylediklerinden çok ne söylemedikleriyle. Ve nasıl söyledikleriyle.
Hastalandığında;

‘’Bana iğne yaparlar mı anne?’’ dedi

‘’Yapabilirler’’ dedi annesi.

‘’İğne acıtır mı dedi babasına ‘’

‘’Acıtır. Fakat iyileşmen için bu acıya dayanmalısın’’ dedi babası.

Kafalarını yormadılar.  Biz bu çocuğu nasıl kandırırız diye derin derin düşünmediler. Ne sorulduysa cevabını düzgünce verdiler. Çocukta dürüst biri oldu.
Yetişkinler işlerini nasıl bir anda bırakamıyorlarsa çocuğun da oyunun başından bir anda kalkamayacağını düşündüklerinde midir nedir? Çocuğun oyununu bozmaya kalkmadılar.  Çocuk ta oyuna odaklandıkça dikkati güçlendi. Sonra unutkanlıklar, unutkanlıklar hep onlar değil miydi? Çocuğun başarısına sebep annesi

‘’niye bizim de şöyle havuzlu bir villamız yok’’ demeyi, babası da

‘’Bu devirde okumak para etmiyor’’ diye yakınmayı unuttu.

Daha çocukları yokken başlamıştı unutkanlıkları ev eşyası düzerken güzel bir kitaplık beğenmişler de nasıl olduysa tv almayı unutmuşlardı eve. İşte o çocuk böyle bir evde büyümek zorunda kaldı. Başarmasında ne yapsındı?

Çocuk bir sınavdan 80 alınca babası

‘’neden 100 almadın’’ diye çıkışmadı.

 ‘’Senden yüksek alan var mı’’ diye sormadı.

‘’Birinci olman yetmez 100 almalıydın’’ demedi.

 Çocuk da babasının dünyanın en başarılı erkeği olup olmadığını sorgulamadı. Babasından fazla para kazanan olup olmadığını da aldırmadı.  Kariyeri için değil babası olduğu için seviyordu onu. Cahildi çocuk çevresinden bihaberdi. Karşı binadaki lüks otomobili olan kişinin doktor olduğunu bilmiyordu. Alt kattakilerin hani şu dört ayrı şehirde yazlığı olanların hukuk bürosunda boşanma davarlına bakan avukatlar olduğundan habersizdi. Otomobil için ev için belli mesleklere yönelmenin şart olduğunu öğrenemedi çocuk. Sevdiği becerdiği işi yapmaya koyuldu. Hobisi işi oldu. Üstüne para da kazandı. Kazandığı paranın miktarı mı? Kendisi zaten buna aldırmıyordu. Onu karşı binadakilere ve çocuğun alt komsusuna sorun.
Çocuğun çevresinde kendilerini tanıtırken

‘’ben doktor hasan ben avukat serhat’’

diye mesleğini adının önüne geçiren kimsecikler yoktu. Sonra ısıracakmış gibi

‘’ben harrrrrvırrrrrd mezunuyum’’

 diyen birine de denk gelmedi Hiç. Belli okullardan mezun olmanın değil de

 ‘’bu adam var ya bizim okuldan mezun’’

denmesinin iyi bir şey olduğunu zannetti çocukcağız. İyi de oldu.  Bu yanlış(!) bilgiler onu iyiden iyiye başarılı biri yaptı.
Çocuğun hayalleri hakikat oldu. Neşesi hiç eksilmedi. Büyüdü ama bir türlü adam! olamadı. Ruhu hep çocuk kaldı. Yedisinden ne ise yetmişinde de o oldu. Yürümeyi öğrendiği vakitlerdeki gibi azimli anne babasının elini bırakmaya çalıştığındaki gibi şahsiyetli sonra dönüp arkamdan geliyorlar mı diye kontrol ettiği zamanlardaki gibi sosyal mutfakta yemek yapan annesine soru yağmuruna tuttuğu zamanlardaki gibi meraklı.
Artık çocuğun ardından yetişebilene aşk olsun.
Böyle çocuk yetiştirebilene de helal olsun.
(Alıntı)